Yakup Deniz

Sabır ve Sabır Eğitimi

Yakup Deniz

Çocuklar ders çalışırken neden çabuk sıkılırl? Programlı bir çalışma yapmanın ilk şartı nedir? Çocuklarımız neden hiçbir dersi tam çalışmazlar yada her dersten biraz çalışıp, hiçbir sonuç elde edemezler?
Bu sorular artırılabilir. İşte bu soruların yanıtı ‘sabır’ ve çocuklarımıza ‘sabır eğitimi’ verip vermediğimizle ilgilidir.
Sabır, sözlüklerde ‘sıkıntılara katlanma, hemen elde edilemeyen bir şey hakkında fevri tepki vermemek, başarısızlık durumlarında yılgınlığa düşmemek ve ısrarcı olmak’ olarak tanımlanır.
Sabırsızlığın en önemli belirtileri ‘tahammülsüzlük, çabuk sinirlenmek, her şeye cevap vermek, dinlemeden-anlamadan konuşmak, çabuk vazgeçmek şeklinde ortaya çıkar. Eğer çocuklarımızda bu belirtiler varsa o zaman çocuklarımızda sabır bilincinin eksik olduğunu söyleyebiliriz.
Ebeveynler şayet ‘tez canlı, panik atak’ olur ve çabuk sinirlenirse, çocuklar her davranışta olduğu gibi bunu da aynen taklit yoluyla alırlar. Yani sabır ya da sabırsızlık aslında bilinenin tersine doğuştan gelen bir özellik değil, sonradan öğrenilen bir davranış biçimidir. Bu durumda sakin ruhlu bir çocuk anne ve babasından öğrendiği şekilde sabırsız olabileceği gibi, tez canlı bir çocukta tahammül yoluyla sabırlı bir kişilik oluşturabilir. Bu arada hiperaktiflikle sabırsızlığın aynı şey olmadığını belirtmekte fayda var. Hiperaktif çocukların durumu çok daha farklıdır ve mutlaka tıbbi müdahale gerektirebilir.
Çocuklarımızın sabırlı olmasının ilk yolu anne ve babanın, bu davranışı sergilemesi gerekir. Çocuklar genellikle ebeveynlerin sabrını sınayarak, onlara neyi kabul ettirebileceklerinin ya da neyi kabul ettiremeyeceklerinin limitini belirlerler. Daha sonra çizdikleri bu sınırlar çerçevesinde onlara karşı davranışlar geliştirirler. Burada dikkat edilmesi gereken konu çocukların ebeveyn davranışına paralel hareket etmesidir. Yani anne baba sabırsızlıkla iş görüyorsa, çocuk da yaptırmak istediği şeyi sabırsızlık yoluyla yaptırır. Bu durumda çocuklar bazı hassas konularda, çekingen bir tavırla değil, pervasızca hareket edebilirler.
Çocuklar genellikle anne-babanın istediği şekilde hareket etmezler. Yemeklerini istenilen şekilde yemezler, dişlerini fırçalamaktan hoşlanmazlar, zamanında uyumazlar vs… Bu gibi durumlarda ebeveynler sinirlerine hakim olamayıp, seslerini yükseltirlerse ya da çocuklarını tehdit ederlerse, bu, onları o anda harekete geçirir. Fakat bu davranışların tekrarından alıkoymaz. Anne ve babanın bu durumda sakin olması, davranış modelini, bıkmadan usanmadan tekrar tekrar anlatması, çocuğu mutlaka ikna edecektir.

Ebeveynler nasıl sabırlı davranmalı ve bu durumu çocuklarda alışkanlığa nasıl dönüştürmelidir?
Anne ve babalar gündelik hayatta, olumlu ya da olumsuz olay ve davranışlar karşısında aşırı ve sert tepkiler vermemelidir. En azından bu durumların çocukların yanında yaşanmamasına özen gösterilmelidir. Anne-baba iletişiminde kavgacı, iğneleyici, alaycı ya da tutarsız bir üslup varsa bu olumsuzlukların çocuğa sirayet etmesi kaçınılmazdır. Bu tür durumlarda öfke kontrolü çok önemlidir.
Küçük yaşlardaki çocuklar temel olarak ben merkezci olarak hareket ederler. Bu durumun bir sonucu olarak ilgilerini çeken her şeyin gerçekleştirilmesini isterler. Böyle durumlarda çocukların her isteğini yerine getiren aileler sabırsız bir birey yetiştirme konusunda ilk adımı atmış olurlar. Aslında olumsuz gibi görünen bu durum dikkatli ve dengeli bir şekilde kullanıldığında sabır eğitimine dönüştürülebilir. Çocuğun istediği bir şey konusunda edinilmesi gereken şeyin bir ‘bedeli ve zamanının olduğu’ çocuğa öğretilmelidir. Çocuk bu durumda sabredip istediği şeyi elde etmeyi öğrenecektir.
Büyüklerle ilişkiler, sofra adabı ve gündelik ilişkilerin yönü de çocuklara sabrı öğretme konusunda faydalı sonuçlar verir. Örneğin; büyükler konuşmadan çocuğun konuşmaması, soru sorulmadan izahat yapılmaması, yemeğe aile büyükleri başlamadan çocuğun başlamaması, yine aile büyüğü sofradan kalkmadan çocuğun kalkmaması, büyükler konuşurken laf arasına girmemesi gibi davranışlar öğretilebilir.
Burada şunu özellikle belirtmek gerekir ki, anne ve babanın, aşırı baskın karakter haline gelmesi sonucu, çocuğun alternatif kişilikler edinmesi ya da pasifleşip içine kapanık bir birey olma durumu söz konusudur. Bu ilişki biçimleri belirlenirken çocuğun özgüven kaybı yaşamamasına dikkat edilmelidir.
Çocuğun yetişmesi, eğitimi konusunda ebeveynler mükemmeliyetçi olmamalıdır. Çocuklardan her alanda başarılı olmaları bir beklenti olarak çocuğa yansıtılırsa, bu durum çocukta istikrarsızlık ve sabırsızlık yaratabilir. Çocuğun özellikle okul hayatında, ders çalışma sürecinde gösterdiği gayret anne-babalar tarafından dikkate alınmalıdır. Unutulmamalıdır ki bütün çabalar olumlu sonuçlanmayabilir. Bu tür durumlarda çocuğun anne ve babasının beklentilerini karşıladığını ve onları hayal kırıklığına uğratmadığını hissetmesi gerekir. Sadece bu durumda başarısızlığının nedenlerini sağlıklı bir şekilde düşünüp analiz edebilir. Eğer başarısızlık durumunda çocuk yeni yol haritasını belirleyip, bu yeni durumu ailesine açabiliyorsa sabrı öğrenmiş demektir ve aile doğru davranmıştır. Doğaldır ki bundan sonraki süreç daha rahat aşılabilecektir. Başarısızlık durumu çocuğunuzu tedirgin ediyorsa o zaman beklentiler yüksektir ve sabırsızlık olgusu kaçınılmazdır.

Çocuklarımıza, kitap alma, kütüphane kurma ve kitap okuma alışkanlığı kazandırmak çok önemlidir. Özellikle onların kitap okuması tam bir sabır işidir. Bu eylem küçük yaşlarda alışkanlık haline getirilmelidir. Şayet çocuğunuz kitap okumaktan sıkılıyorsa, ona bu alışkanlığı kazandırmak için ortak okuma saatleri oluşturulmalıdır. Bu saatte televizyon, bilgisayar gibi dikkat dağıtıcı araçlar kapatılarak ailenin bütün fertleri kendi seviye ve ilgi alanlarına göre bir şeyler okumalıdır. Bu davranış tekrar edilip zamana riayet edildikçe çocuğunuz hem kültürünü artıracak ve hem de sabrı öğrenecektir.
Ebeveynler, ilk işlerinin ‘iş, ilişkiler, sosyal çevre vs…’ değil, ‘anne-baba olmak’ olduklarını unutmamalıdır. Çocukların sorunları, gündelik yaşamın hengâmesi arasında ikinci plana itilmemeli ve öncelik her zaman onlarda olmalıdır. Çocuklarımızdaki ders çalışma isteksizliği, bir programa sadık kalmamalarının temel nedeni; onların sabır eğitiminden yoksun olmalarından kaynaklanır. Yeterli ve dengeli bir sabır eğitimi onların ve sizin işlerinizi kolaylaştıracak ve angaryalardan kurtaracaktır.

Yazarın Diğer Yazıları